CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Silivri’deki Marmara Kapalı Cezaevi’nde,aralarında partisinin cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun olduğu tutukluları ziyaret etti. Ziyareti sonrasında gazetecilere açıklama yapan Özel, "Aziz İhsan Aktaş iddianamesi" olarak nitelendirilen dosyaya ilişkin şunları söyledi:

"Uzun süredir beklenen iddianame çıktı. İddianame çıktıktan sonra da bugün iddianamede adı geçen ve burada tutuklu olan arkadaşlarımızın neredeyse tamamıyla görüştüm. Ayrıca Ekrem Başkanımızla ve Aykut Erdoğdu vekilimizle. Bir yandan iddianameyi bekliyorduk ve hep söylüyordum. Burada aslında bir özel haberle Ömer Çelik’e de seslenmek lazım. Şu Silivri’nin önünden en çok söylenen söz şudur: ‘İddianameyi bekliyoruz. Yargılanmak için değil, yargılamak için bekliyoruz’ diyorduk. Bu iddianamenin içinde bugüne kadar söylenen, atılan bütün iftiraların, söylenen bütün sözlerin ne kadar boş olacağının ortaya çıkacağı konusundaydı. Ömer Çelik bu lafı dün ilk kez duymuş. Düşünün, ne kadar yakından takip ediyorsa ülke gündemini. Diyor ki, ‘Vay efendim Yassıada zihniyetiyle bizi yargılayacaklar’. Onun o demek olmadığını müsait bir zamanda dilinden anlayan birisi kendisine anlatsın. Benim ona bir şey izah etme imkanım yok çünkü seçici geçirgen bir kulak zarı var kendisinin. İşine gelenleri duyuyor, işine gelmeyeni duymuyor. Kendince öyle bir hâle gelmiş ki Ömer Çelik, öyle perişan bir hâlde ki, bir partinin sözcüsü olarak diyecek hiçbir şey bulamamış.

"İBB iddianamesini de bekliyoruz"

Bugünün CHP’sine bir şey demiyor. Dünün, evveli günün, bilmem ne? 1960 darbesinden CHP’yi sorumlu tutup hesabını da bizden soracak. Biz de oralara özenecekmişiz falan filan. Biz iddianame çıktığı anda da söyledik. Hele hele İBB iddianamesini de bekliyoruz. ‘Bugüne kadar atılan o kadar iftira, o kadar haksız itham, tel tel dökülecek’ demiştik. Dökülmeye başladılar. İçeride ziyaret ettiğimiz arkadaşlarımız kendi durumlarından, zaten bugüne kadar söylenenlerin dışında iddianamede hiçbir şey yok ama işin en berbat tarafı şu. Soruşturmanın gizliliği ilkesinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bizzat nasıl ihlal edildiği ortada. İddianamede sürpriz bir şey yok. Gizli bir şey yok. Çünkü bugüne kadar bunu ve çok daha fazlasını işte hepinizin de bildiği, yargı muhabiri arkadaşları kimini bizzat Akın Gürlek bilgilendirerek, kimine bilgilendirme ağları kurarak zaten bunları sızdırmıştı ve bir algı operasyonu yapmaya çalışmışlardı.

"'Parayı verdim' diyen bir kişi var mı iddianamede"

Yeni hiçbir şey yok ama çok net bir şey var iddianamede. Her biri alınan, içeride tutulan ve ‘Bu iftiranameyi imzalarsan çıkarsın’ denilen kişilerin söylediği sözler dışında bir şey yok. İddianamede, örneğin rüşvet suçundan bahsediliyor. Asli unsuru rüşvet suçunun para. ‘Parayı verdim’ diyen bir kişi var mı iddianamede? Parayı kim vermiş? ‘Parayı aldım’ diyen var mı, yok. Peki bu alındığı söylenen rüşvetin konulduğu yer var mı? Bir kör kuruş bir yerden bulunmuş mu? Yok. Bula bula bir tane lüks yat resmi var. Balayı için gidilmiş. Lüks yatla ilgili hatta o yatın sahibinin ‘Gelin, bizim burada kalın’ diye yatın fotoğraflarını atmış. Şimdi diyorlar ki, o yat Beşiktaş Belediye Başkanınınmış. Kanıt? Beşiktaş Belediyesi’nin şoförü valizi koyarken yatın kaptanı, ‘Patron hoş geldin’ demiş Rıza Akpolat’a. Tek kanıt bu arkadaşlar. Yahu öyle adamlar geziyor ki piyasada, önüne gelen herkese ‘abi’ der gibi ‘patron’ diyor. Gelene ‘Patron hoş geldin’ demiş.

SON DAKİKA... Özgür Özel, 4. kez CHP Genel Başkanı seçildi
SON DAKİKA... Özgür Özel, 4. kez CHP Genel Başkanı seçildi
İçeriği Görüntüle

"İftira atanların beyanlarını yakında görürüz"

Yatın sahibi diyor ki, ‘Yat benim’. Rıza diyor, ‘Yat benim değil’ ama bir yerlerden para alınmış ya bu para ile ne alınmış? Bir yerden para alınca o parayla bir şey almaktan savcılık ve o taraftakileri hep yat satın almayı düşünüyorlar. Yani böyle para varsa yata bakarsın, burada alamazsan dünyanın öbür ucunda alırsın filan. Herhalde kişi kendinden bilir işi diyeceğim ama çok da alakası yok herhalde. Nereden geldiyse aklına, ‘Alsa alsa yat almıştır’ diyor. Olmayan bir yatı ‘Senin’ diye ısrar ediyorlar. Bunun dışında da bir şey yok. ‘Parayı verdim’ diyen yok, ‘Aldım’ diyen yok. Ortada para yok, rüşvet suçundan içeride tutulan arkadaşlar var. O arada itirafçılar ‘Para alındı’ diyorsa nereden aldıklarını bir söylesinler. Bir de kime verdiklerini söylesinler. Anlaşılan o ki o iftirayı atanlar almış herhalde o parayı. Bu taraftan bir bağlantısı olmadığına göre.

"CHP’de duranlar ihalelerden sorumlu tutulup içeri atılıyorlar"

Günü gelince korkarım şöyle şeylerle karşılaşacağız bolca. Korkarım değil, şimdiden söyleyeyim, ‘Özgür Özel Silivri önünde söylemişti’ dersiniz. Bu iftira atanların, itirafa zorlananların bir süre sonra teker teker ‘Ya ben dışarı çıkmak için bunu yapmak zorunda kaldım, evet ispatlayamıyorum’ -çünkü ondan da mesul olacak- gibi sıralı beyanlarını çok yakında görmeye başlarız diye düşünüyorum. Bunun dışında elbette şunun altını çizeyim. Belediye başkanı bu arkadaşlar ve belediyedeki ihalelerden sorumlu tutuluyorlar. Gaziantep’te Şehitkamil Belediye Başkanı, CHP’deyken hakkında birçok iddia çıktı. Bunlardan yargılanmaya başladı. Sonra kendisi bunlardan yargılanırken beraat etti, AK Parti’ye katıldı. Beraat ettirildiği kararda iki husus var. Bir diyor ki, ‘Bir belediye başkanı belediyedeki ihalelerden imza yetkilisi olmadığı için sorumlu değildir. O yüzden iki HTS kaydının denk gelmiş olması görüştüğü anlamına gelmez. Tek başına kanıt değildir’. O yüzden ‘Umut Yılmaz’ın beraatına ve AK Parti’ye hızla katılmasına teşvik edilmesine’. Bu son cümleyi ben ekledim. Geri kalan hepsi aynen öyle. CHP’de duranlar ihalelerden sorumlu tutulup içeri atılıyorlar.

"Kişiye göre hukukun uygulandığı korkunç sürecin içindeyiz"

Ahmet Özer... Bir ihale yapılmış. O ihalede kamu zararı oluşmamış. Yolsuzluk olmamış. Bir şey olmamış ama bir iftira üzerine içeride tutuluyor. Diğer tarafta Umut Yılmaz salınmış, Zeydan Karalar tutuluyor. 6 yıldır ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan ve karar aşamasına gelindiği noktada AK Parti’ye katılan Aydın Büyükşehir Belediyle Başkanı 6 yıl tutuksuz yargılanmış. Tam karar aşamasındayken AK Parti’ye katılmış. Tamamen kişiye göre hukukun uygulandığı korkunç bir sürecin içindeyiz. Asla suçu kabul etmiyoruz. Ahmet Özer 4 yılla yargılanıyor. Ahmet Özer ceza alsa yatacağı süre 6 ay 2 gün. 9 aydır içeride Ahmet Özer. Ceza alsa 3 ay alacaklı olarak çıkacak dışarı ama hâlen daha tutuklu bulunduruluyor. Arkadaşlarımızın tensip zaptıyla birlikte tutuksuz yargılanmaları lazım, tamamının. Biz vicdanlı bir heyetin bu davaya baktığında ‘Yahu bu insanları bu kadar zaman bunlarla mı içeride tuttunuz’ deyip yargılamayı tutuksuz yapacağını, ‘İstediğiniz cezalar kesinleşse zaten bu kadar yatacaklar’ deyip arkadaşlarımızı salmalarını bekliyoruz. Çok yakından takip ediyoruz süreci.

"İftirayı atanlar caymazsa altında kalacaklar"

Çok net bir şey söyleyeyim. Bu iddianame tel tel döküldüğü gibi, hiçbir kanıt olmadığı gibi ‘Duydum, duymuştum, sanıyorum, galiba’ ifadeleriyle yüzlerce kez kullanılan, burada tutulan insanlara büyük bir haksızlık yapıyor. Bu iftirayı atanlar iftiralarından cayarlarsa cayacaklar, yoksa bu iftiraların altında kalacaklar. Onu da söyleyelim. Bundan sonraki süreci yakından takip etmeye devam ediyoruz. 3-5 tane AK Toroslar çetesinin yaptıkları kötülük, iddianamenin tanzimiyle buraya kadarki aşamada durmuştur diye bekliyorduk ama yeni bir soruşturma numarası açarak, arkadaşların bazılarını oraya tekrar dahil ederek arayışını sürdüreceği anlaşılıyor. Ben açıkça şunu söyleyeyim. Akın Gürlek de biliyor, ben de biliyorum ki, eğer Türkiye’de 100 liralık yolsuzluk varsa 99’nu AK Partili belediyeler, yöneticiler, siyasetçiler yapmaktadır. Bunu adın gibi biliyorsun. Bizim tarafta bir yolsuzluk varsa ilk cezalandıranın ben olduğumu da biliyorsun. Bu arkadaşlarımızı siyaseten aldın içeriye çünkü cumhurbaşkanı adayı olmasın Ekrem İmamoğlu istiyorsun. Oraya bir suç örgütü yaptın. ‘Kafa’ dedin, ‘ahtapot’ dedin, ‘kollar’ dedin; cevabını verdim. O günden beri ‘ahtapot’ da diyemiyorsunuz.

"Perişan hâldesiniz"

Şimdi ne kollar kafaya bağlanıyor ne ayağa bağlanıyor. Perişan hâldesiniz. Kazımaya devam ediyorsunuz. İstediğiniz kadar kazıyın. Bizim altımızdan ülkeye hizmet etme niyeti olan tertemiz, yürekli, cesur siyasetçiler çıkar. Başka bir şey çıkmaz ama gün gelecek, bakmadıklarının kazımadığın yerler kazınacak. Gün gelecek, öyle yerler kazınacak ki altından neler çıkacak? Hayatımda ilk kez senden duyduğum, mesela ‘soğuk cüzdan’ lafını sen nereden öğrendin? Onu merak ediyorum. Gizli tanığa Hollanda plakası vermişsin, Hollanda plakaları gibi kodlama vermişsin. Hollanda merakını çok merak ediyorum. Yine bunun devamında ‘Para olsa olsa, bir para varsa denizde yüzüyordur’ tespitini nereden ilham aldığını çok merak ediyorum. Bunu da ben sabırla bekleyeceğim.”

"İBB iddianamesi şu anda kendi içlerinde tartışmalı"

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Özel, "İBB iddianamesi için yeni ifadelerin alınmasına" ilişkin soruyu şöyle yanıtladı:

“Kazıyor, kazıyor, bir şey bulamıyor. Taşa geldi. Artık ateş çıkıyor. Ya çaresizce döndü, başka tarafları kazımaya başladı. ‘Eylül ayının başında bu iddianame’ denmişti. Ekim sonuna kaldı. ‘İBB iddianamesi ekimde’ denmişti. Anlaşılıyor ki daha geçe kalacak. Beşiktaş iddianamesinde de durum ortaya çıktı. Neden bütün Türkiye ‘Bomboş iddianame’ diyor? Savcının zoruyla, yani başta burada yatan, sonra bir imza atıp serbest kalan kişilerin iftiraları dışında bir kanıt yok. Varsa siz söyleyin. Deyin ki, ‘Şu kişi rüşvet verdim, şu kadar verdim, şu aracılıkla verdim’ dedi. O rüşvetin alındığı yer budur, kamera kaydı, şusu busu buydu. O rüşvet parası burada bulundu ya da şu olmuş. Şu elini sürmüş’. Bir tane kanıt yok ki. O yüzden bu Beşiktaş iddianamesi bu kadar bekledi. İBB iddianamesi şu anda kendi içlerinde tartışmalı. Yani diyorlar ki, ‘İBB iddianamesini her bir savcı kendi sorguladığı şirket üzerinden ayrı ayrı yazsın. İşte şu şirketin iddianamesi, bu şirketin iddianamesi’ diyelim; bu iddianamelerde adı geçenlerle de Ekrem İmamoğlu’nun her biriyle ayrı ayrı bağlantısı vardır diyelim.'

"Erdoğan için 'adama ahtapot dedirttik' diyor"

Akın Gürlek şöyle söylüyor, söylemiyorsa yapsın bir açıklama. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, böyle bir tartışma yoksa açıklasınlar. Diyor ki Sayın Erdoğan için ‘Adama ahtapot dedirttik’ diyor. ‘Tek iddianame olacak’ diyor. Savcılar diyor ki, ‘Bunların hepsi tek iddianame nasıl olacak’ çünkü çelişkili, birbirini tutmayan, birbirini ispatlayamayan bir sürü şey var ortada. İşin içinden çıkamıyorlar. Şimdi ona yönelik ‘200 kişiyi daha çağıralım.’ Daha ne yapsın savcı? Daha soruşturma sürüyor bak. Hani iddianame yazım aşamasındaydı, bitiyordu, ekimde verecektin. Ver o iddianameyi o zaman. Başka bir şey sorgulayacaksan sorgula. İddianameyi yazamamaya bahane ve yeni bir telaş, yeni bir arayış. Masum insanları rahatsız ediş. ‘Acaba oradan, buradan bir şey bulabilir miyim’ diye. Onu buraya yollayan, ‘Ekrem’i derdest et, cumhurbaşkanı adayı olamasın’ diye yolladı. Öyle olmasa ne işi var İstanbul Üniversitesi’ne yazı yazıp İşletme Fakültesi diplomayı iptal etmeyince 31 yıl sonra diplomayı alakasız bir yerden iptal ettirmenin? Nerede lazım diploma, cumhurbaşkanı adaylığında.

"Bir şey bulamıyor, bulamayacak"

Bir gün önce dedi ki, ‘Benim derdim bu’. Bir gün sonra da bu işlere başladı. Bir şey bulamadı, bulamıyor, bulamayacak. İddianameye ne yazarsa yazsın kanıtlayamayacak. En sonunda da bu işin içinden Erdoğan da eli boş çıkacak. Kullandıkları da bu işten mahcup ve sorumlu olarak ayrılacaklar. Yapılan işlemlerin tamamı yazılamayan iddianameye kılıf ayırmak içindir. Madem öyleyse bugüne kadarki kısmını yazsın, bundan sonrasına yeni bir soruşturma açsın. Niye yazamıyor? Olmadı. Ben boşuna mı ilk günden beri geliyorum, her hafta burada size bunları anlatıyorum?’ Siz boşuna mı bunlara bakıyorsunuz? Zayıf karnı nedir İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın? Aziz İhsan Aktaş denen kişi kabaca 380 yerle çalışıyor. Bunun 80’i CHP’li, 300’ü AK Partili belediyeler, bakanlıklar ya da AK Partililerin atadıklarının yönettiği kurumlar. ‘Onlara niye gitmiyorsun da buraya geliyorsun’ diyorduk. Açıkça da ortaya koyduk. Bir tanesi geçmiş dönemki MHP’li belediyenin, Kütahya Belediyesi’nin dosyasını bu iş başlamadan önce ayırıp Kütahya’ya yollamıştı. Yoksa Alim Işık’ın burada yatıyor olması lazım değil mi? Bence yatmasın, bakın tutuksuz yargılansın.

"Basın bülteni geçiyor ki algı yönetimi yapıyor"

İkincisi, Isparta Belediyesi’ne hani bizim arkadaşlara bir şey bulamıyorlar ya. A8 Long araba vermiş. Belediye başkanı, AK Parti plakası taktırmış, onunla geliyor gidiyor. ‘İhaleyi vermiştim, sonrasında rica ettim, bu arabayı da bize verdi’ demiş. Şimdi o arabanın tekerini bulsa burada bize kanıt yapacak. Araba Isparta’da geliyor, gidiyor A8 Long. Şimdi bu iddianameyi verdikten sonra o dosyaları istemiş, akıbetlerine bakacak. Algı yönetimi yapıyor. ‘Onları da istedim işte’. Haber geçirtiyor. Dünya kadar ciddi iddiayı görmezden gelenler. Yani İBB’deki 30’un üzerinde, Ankara Büyükşehir Belediyesi’ndeki 90’ın üzerinde yolsuzluk dosyasına Süleyman Soylu el koydu, üstüne oturdu. Onunla ilgili ‘tık’ demeyenler, Isparta’dan dosyanın akıbeti soruldu diye, Isparta’dan bilgi istendi diye, Kütahya’dan dosyanın akıbeti soruldu diye haber yapıyorlar. Niye ihtiyacı var buna yandaş basının? Güya ‘Bakın, AK Parti’de de MHP’de de birer örnek, oraya bakıyor.' Bakmıyor kardeşim. Yollamış oraya dosyayı önceden. Kendi bu dosyadan ayıklamak için bir gün önce çekmiş, Kütahya’ya yollamış. Akıbetini soruyor, senin, benim gibi merak ediyor ama basın bülteni geçiyor ki algı yönetimi yapıyor. Meselenin kendisi şu. Olguyla bir şey halledemeyen başsavcı, algı operasyonuna kalkıyorsa elinin bomboş, dosyanın bomboş, iddianamenin bomboş olduğunun itirafıdır bu yaptığı iş."

Kaynak: ANKA