CHP’nin tutuklu cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle düzenlediği mitinglerin 61’incisi Brüksel’de yapıldı. Avrupalı sosyal demokrat liderler, destek mesajlarında, “Demokrasiyi savunanları savunun” ve “Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir” çağrıları yaptı.
CHP'nin Silivri'de tutuklu bulunan cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu'na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye'nin başka bir ilinde düzenlediği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinglerinin 61'incisi Brüksel'de yapıldı. Mitingde, Brüksel Belediye Başkanı Philippe Close’un videolu mesajı paylaşılırken; Avrupa Yeşiller Partisi Eş Başkanı Vula Tsetsi ve Avrupa Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Giacomo Filibeck de konuşma yaptı.
Brüksel Belediye Başkanı Close: “Sizin yanınızdayız”
Brüksel Belediye Başkanı Close, videolu mesajında, “Çok zor bir dönemden geçtiğinizi biliyoruz. Ancak şehriniz ve ülkeniz için yaptıklarınızı da biliyoruz. Sizin yanınızdayız. Seninleyiz Ekrem” dedi.
Tsetsi: “İstanbul Belediye Başkanı’nı ve diğer siyasi mahkumların yanındayız”
Daha sonra Avrupa Yeşiller Partisi Eş Başkanı Tsetsi, mitingte konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edildi. Tsetsi, “Hepiniz hoş geldiniz. Bu güzel pazar gününde özgürlük, demokrasi, aileleriniz, memleketiniz ve geleceğiniz için buradasınız. Cesaret böyle olmalıdır” dedi.
Tsetsi, şöyle konuştu:
“Erdoğan’ın otokrasisine karşı sizlerle omuz omuzayız. İstanbul Belediye Başkanı’nın ve diğer siyasi mahkumların yanındayız. Tüm bu insanların özgürlüğü için mücadele etmek, ama sadece demokrat olmak için yüksek bir bedel ödedikleri için değil, onlarla birlikte olmak zorundayız.
“Avrupa Birliği ve biz demokratlar, özgürlük ve adaletin savunucularıyız”
Çünkü Avrupa Birliği (AB) ve biz demokratlar, özgürlük ve adaletin savunucularıyız. Ve belediye başkanını, demokrasinizi savunmak için çok yüksek bir bedel ödeyen her bir kişiyi, Avrupa'nın demokrasisini savunmak için bir arada durmalıyız, çünkü Türkiye'de olanlar çok da uzak değil.
Türkiye'de demokrasiyi savunan insanlar, Avrupa'da demokrasiyi savunuyorlar ve bunu asla unutmamalıyız. Tüm bu belediye başkanları, tüm bu gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar, vatandaşlar, medya özgürlüklerini savunuyorlar. Bu zulüm, durmalı. Yaşananların hiçbiri tolere edilemez.
Tsetsi, AB’ye seslendi: “Demokrasiyi savunanları, savunun”
Şu anda Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu ve Avrupa Konseyi'ne iletmek istediğim mesajdır. Artık gerçek eylem zamanıdır. Boş sözler değil, Erdoğan ile daha fazla alaycı anlaşmalar değil. Demokrasiyi savunanları, savunun. Değerlerimizi kısa vadeli anlaşmalar için takas etmeyin. Sesinizi yükseltmelisiniz. Avrupa Komisyonu, sessiz kalamaz. Sessizlik, suç ortaklığıdır.
Son olarak şunu söylemek isterim: Avrupa Yeşiller Partisi olarak, İstanbul Belediye Başkanı'nın yanındayız. 10 gün önce Budapeşte Belediye Başkanı, Riga Belediye Başkanı, Prag Belediye Başkanı ve Avrupa'nın birçok belediye başkanı Brüksel'e geldi. Ekrem İmamoğlu ile tam bir dayanışma içinde olduklarını gösterdi. Size şunu söylemek istiyorum: pes etmeyeceğiz. Sizinleyiz ve belediye başkanı ve siyasi muhalifler özgür olana kadar sizinle olmaya devam edeceğiz.”
Filibeck: “Avrupa’daki bütün sosyal demokratlar ve ilerici partiler, Türkiye’nin ve Türk halkının dostu”
Avrupa Sosyalist Partisi Genel Sekreteri Filibeck da mitingde konuşma yaptı. Filibeck, “Dayanışma içinde, inanç ruhuyla bir araya geldiğiniz için çok teşekkür ederiz. Avrupalı sosyalistler adına burada bulunuyor ve size sesleniyorum” diye konuştu:
Filibeck, şu ifadeleri kullandı:
“Avrupalı sosyalistlerin çok açık ve net mesajı, burada paylaşılacak. Avrupa’daki bütün sosyal demokratlar ve ilerici partiler, Türkiye’nin ve Türk halkının dostu. CHP'nin demokrasi, adalet ve hukukun üstünlüğünü savunan bir parti olması nedeniyle CHP'nin de dostuyuz.
“Bu mitingin Brüksel’de düzenlenmesi, Türkiye'deki demokrasi mücadelesinin yalnız olmadığına dair bir işarettir”
CHP'nin adalet, eşitlik ve hukukun üstünlüğü mücadelesinde en önemli sembolü olan ve bugün hapiste bulunan İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun dostuyuz. Bu miting, sadece Türkiye için değil, demokrasiye ve temel haklara inanan hepimiz için büyük bir sembolik öneme sahip.
Bu miting, Avrupa projesinin tam kalbinde, Brüksel'de düzenleniyor. Bu bir tesadüf değil. Bu, bir şeyin işaretidir. Türkiye'deki demokrasi mücadelesinin yalnız olmadığına dair bir işarettir. Yalnız değilsiniz. Bu, özgürlük, haysiyet ve hukukun üstünlüğü için ortak bir Avrupa mücadelesinin parçasıdır.
“CHP ile omuz omuza durmaktan gurur duyuyoruz”
Bu, özgürlük, haysiyet ve hukukun üstünlüğü için Avrupa'nın ortak mücadelesinin bir parçasıdır. Bunu çok açık bir şekilde söylemek istiyorum. Bu sadece adaletsiz bir eylem değil, aynı zamanda halkın iradesine yönelik doğrudan bir saldırıdır. Toplumunuzun demokratik yapısının temellerine yönelik bir saldırıdır. Bu nedenle bugün sadece protesto etmek için değil, dayanışma ve kararlılık içinde bir araya geldik.
Özgür’ün liderliğindeki CHP’nin, bu demokratik direnişin ülke çapında ve şimdi de Avrupa'nın tam kalbinde liderlik kadromuzun bir üyesi olmasından gurur duyuyoruz. Bu, tüm sosyal demokrat ailemiz için bir ilham kaynağıdır. Sizinle omuz omuza durmaktan gurur duyuyoruz.
Taahhüdümüz sembolik değildir. Politik bir taahhüttür ve hatta neredeyse kişisel bir taahhüttür diyebilirim. Bu taahhüt, özgürlük, adalet, eşitlik ve demokrasi gibi paylaştığımız değerlere dayanmaktadır. Güzel ülkenizdeki tüm dostlarımıza, Türkiye'deki tüm dostlarımıza sesleniyorum: Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir. Mücadeleniz duyuluyor. Cesaretiniz görülüyor.
“Demokratik sesiniz susturulmayacak ne dün ne bugün ne yarın”
Demokratik sesiniz susturulmayacak ne dün ne bugün ne yarın ne de biz burada, omuz omuza sizinle durduğumuz sürece. Sizi desteklemeye devam edeceğiz. Avrupa kurumları içinde, uluslararası konferanslarda, tüm Avrupa kıtasında seferberlik içinde sizi desteklemeye devam edeceğiz. Demokrasi yeniden tesis edilene kadar bunu yapmaya devam edeceğiz. Adalet yerini bulana ve Türk halkı kimsenin müdahalesinden korkmadan liderlerini özgürce seçebilene kadar...
Demokrasi için sesini yükseltmeye devam eden tüm vatandaşlara teşekkürler. Korkusuzlar. Hepiniz hepimiz için ilham kaynağısınız. Ve bugün bize özgürlüğün ateşinin hala güçlü bir şekilde yandığını hatırlattığınız için teşekkürler. İmamoğlu'nu serbest bırakın, Türkiye'de demokrasiyi serbest bırakın.”
Nardella: “Bugün Türkiye'de meydanları doludur”
Eski Floransa Belediye Başkanı ve Avrupa Parlamentosu üyesi Dario Nardella, “Sevgili yoldaşlar, sevgili dostlar, sevgili Özgür, Ekrem İmamoğlu, 207 gündür tutuklu. 207 gündür Türk hükümeti, demokrasiyi güçle bastırabileceğini düşündü” ifadelerini kaydetti.
Nardella, şöyle konuştu:
“Protestoların sadece birkaç gün süreceğini, barışın galip geleceğini söylüyorlardı. Ama yanıldılar. Bugün bile Türkiye'de meydanları doludur. Öğrencilerle, kadınlarla, işçilerle, ailelerle dolu. Boyun eğmeyi reddediyorlar. Sosyalist ve Demokratlar Grubu adına, bugün burada CHP'nin inanılmaz gücünü ve bitmek bilmeyen dinamizmini selamlıyorum.
“Sizler, harekete geçmeyi başardınız, umudu canlı tuttunuz, asla pes etmediniz”
Sizler, harekete geçmeyi başardınız, umudu canlı tuttunuz, asla pes etmediniz ve sisin adınıza da Genel Başkan Özgür Özel’e de liderliği için şükranlarımı sunuyorum. Sizi burada bulunarak özgürlüğün, demokrasinin hapse atılamayacağını, halkın onurunun susturulamayacağını gösterdiniz.
Bugüne kadar hapse atılan belediye başkanlarını, sivil göstericileri ve sansürlenen gazetecilere hatırlatmak isterim ki yalnız değilsiniz. Sosyalist demokratlar, Avrupa sizinle, sizin yanınızda. Atatürk’ün değerlerine, ülkenin değerlerini ayaklar altına alan Erdoğan’ı kınıyoruz. Laik bir cumhuriyet olarak dünyaya gelen Türkiye Cumhuriyeti’nin Avrupa’daki yeri bellidir. Bugün, baskı ve korku ile saldırıya uğruyor.
“Ancak sessiz kalmayacağız... sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir”
Ancak sessiz kalmayacağız. Çünkü Ekrem İmamoğlu'nun özgür kalması demek, tüm şehirlerin, tüm belediye başkanlarının demokrasiye inananların özgürlüğü demek. O halde, Avrupa'nın başkenti Brüksel'den, yalnız olmadığınızı söylüyoruz. Sizin mücadeleniz bizim mücadelemizdir. Değerleriniz, bizim değerlerimizdir. Rakipleriniz bizim rakiplerimiz ve geleceğiniz bizim geleceğimizdir. Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın Cumhuriyet. Yaşasın Cumhuriyet.”
Dario Nardella, konuşmasını “Her şey çok güzel olacak” sloganını söyleyerek bitirdi ve CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e teşekkür etti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel partisinin Belçika'nın başkenti Brüksel'de düzenlediği "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinginde yaptığı konuşmada, "Ekrem Başkan, ben, Mansur Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi; Erdoğan'ın lüks arabalarına, uçaklarına, sarayına değil. Türkiye'deki emekçinin kursağından geçecek lokmayı arttırmaya, asgari ücreti arttırmaya, emekli maaşını arttırmaya, yoksulluğu yönetmeye değil, yok etmeye ant içtiğimiz için, ona talip olduğumuz için bu saldırı altındayız" dedi.
CHP, Silivri’de tutuklu bulunan Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük ve erken seçim talebiyle her hafta Türkiye’nin başka bir ilinde düzenlediği ''Millet İradesine Sahip Çıkıyor'' mitinglerini yurt dışında da başlattı. İlk miting bugün Belçika’nın başkenti Brüksel'de düzenleniyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Jean Rey Meydanı’ndaki mitingde yaptığı konuşmada, şunları kaydetti:
"Buradan bütün Türkiye'ye, Brüksel'den Afyon'a, Emirdağ'a selam olsun. Buradan bütün Türkiye'ye selam olsun. Biz muhalefetteyiz. Ancak güçlü, demokratik, zengin bir ülke için çalışıyoruz. Mücadele ediyoruz. Muhalefetteyken bile yurt dışındaki tüm temaslarımızda Küzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin, Filistin'in, Azerbaycan'ın çıkarlarını savunuyoruz. Bunu kimseden çekinmeden cesaret ile yapıyoruz. Biz bunu icazet ile değil Gazi Mustafa Kemal'in partisinde olmanın verdiği cesaret ile yapıyoruz.
"Ekrem Bey'in tek suçu Erdoğan'ı yenmektir"
Siz çok yakından yaşıyorsunuz ki Avrupa'dan bakınca Türkiye'de olanı biteni anlamak çok kolay değil. Türkiye'de yirmi üç yıllık bir AK Parti iktidarı var. Yirmi üç yıl sonra ilk kez seçim kaybetti. Biz kırk yedi yıl aradan sonra ilk kez birinci parti olduk. Seçimde yüzde 38 oy aldık. Belediyelerin yüzde 65'ini kazandık. Bugüne kadar 'demokrasi' diyen, demokrasiden dem vuran Erdoğan demokrasi treninden o istasyonda indi. O günden bugüne artık sandıktan değil başka yerlerden medet umduğu için Türkiye'de demokrasiyi askıya almaya çalışıyor. Halkın tercihine saygı duymadı. Önce belediye başkanlarımızı, bakanlarına, 'bunları silkeleyin' diyerek gelen paraları keserek, geçmişten birikmişleri CHP'li belediyelerden bir seferde tahsil ederek hizmeti aksatmaya çalıştı. Baktı bu yeterli olmuyor. Bu sefer Cumhurbaşkanı adayımızın diplomasını 31 yıl sonra iptal etti. Bu diploma 31 yıldır Türkiye'de her konuda kullanılmış, hiç sıkıntı yok. 25 sınıf arkadaşından bir tanesi Türkiye'nin en önemli işletme fakültesinin dekanı, sıkıntı yok. Ne zaman ki Ekrem İmamoğlu Cumhurbaşkanı adayı, diplomayı iptal ediyor ki karşısına rakip aday olamasın. Diplomayı veren fakülte dahi iptal etmiyor. Yetkisiz bir kuruldan diplomayı iptal ettiriyorlar. Bunun Almancaya tercümesi yok. İngilizceye, Fransızcaya tercümesi yok. Bunu uzun anlatmak lazım, iyi anlatmak lazım. Ekrem Bey'in tek suçu Erdoğan'ı yenmektir. O yüzden diploması iptal edilmiştir diye anlatmak lazım.
"7 aydır artık iddianameyi beklediğimizi iyi hatırlatmak, iyice anlatmak gerekiyor"
Bundan 206 gün önce, bir ay içinde 'bütün kanıtlar çıkacak' dedikleri ancak 7 aydır tek bir kanıt ortaya koyamadıkları bir iftira ile arkadaşlarımızı hapse attılar. Orada tutuyorlar. Sonra da dönüp Türkiye'ye, dünyaya 'Bu bir yolsuzluk konusu' diyerek bir algı operasyonu yapıyorlar. Öncelikle, 210 gündür, 7 aydır tek bir kanıt olmadığı gibi önceden söyledikleri her şeyin kendi içinde çürüdüğünü, yalanlandığını ve 7 aydır artık iddianameyi beklediğimizi iyi hatırlatmak, iyice anlatmak gerekiyor.
"Kendisini yenecek birisine adaylığına engel olmak istiyor"
Ayrıca Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Belediye Başkanı iken rüşvet ile, irtikapla, ihaleye fesat karıştırmakla, terör örgütlerine destek vermekle suçlandı. Yargılandı. Ancak bir gün evine polis gelmedi. Bir gün tutuklu yargılanmadı. Bir gün değil cezası mahkemede görüldüğünde, kesinleşene kadar kimse kendisine karışmadı. Ancak Erdoğan kendine yapılmayanı sabah 6'da eve polis yollayarak seçilmiş belediye başkanını tutuklayıp cezaevine koyarak, 7 aydır İddianame çıkartmayıp onu millete hizmetten alıkoyarak ve şimdi de anlaşılıyor ki her türlü kumpası çevirip bu yargılama sürecini geciktirerek kendisini yenecek birisine adaylığına engel olmak istiyor.
"Yoksulluğu yönetmeye değil, yok etmeye ant içtiğimiz için bu saldırı altındayız"
Ancak yapmaya çalıştığı mesele sadece Ekrem Başkan'a, partisine kötülük değil. Bugün Brüksel'de dolaşan milletvekillerimiz bakıyorlar. Belçika'da asgari ücret; Türkiye'nin 4.2 katı, En düşük emekli maaşı; Türkiye'nin 4.7 katı. Türkiye'de bir asgari ücret 30 kilo kıyma alabilirken, Belçika'da asgari ücret 128 kilo kıyma alabiliyor. Ekrem Başkan, ben, Mansur Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi; Erdoğan'ın lüks arabalarına, uçaklarına, sarayına değil. Türkiye'deki emekçinin kursağından geçecek lokmayı arttırmaya, asgari ücreti arttırmaya, emekli maaşını arttırmaya, yoksulluğu yönetmeye değil, yok etmeye ant içtiğimiz için, ona talip olduğumuz için bu saldırı altındayız.
"Bu kavga zulmeden ile zulüm gören arasındadır"
Dünyanın bu düzeninden memnun olanlar Erdoğan'ı istiyor. Zengin daha zengin olsun, fakirler sürünsün isteyenler Erdoğan'ı istiyor. Bu milletin eşitliğini isteyenler, kardeşliğini isteyenler 'hep birlikte kazanalım, hakça, eşitçe paylaşalım' diyenler, sosyal adalet isteyenler Ekrem İmamoğlu'nu istiyor, CHP'yi istiyor Bu kavga zengin ile fakir arasındadır. Bu kavga zulmeden ile zulüm gören arasındadır. Bu kavga partiler arasında değil, sınıflar arasındadır. Ezilenden yana olanları, vicdanı olanları bu mücadelede İmamoğlu'na ve CHP'ye sahip çıkmaya davet ediyorum.
"Ant olsun ki CHP iktidarında Avrupa Birliği'nde buluşacağız"
Tam 64 yıl önceydi. Sirkeci Garı'ndan kalkan bir tren Almanya'ya geldi. Şimdi oranın ayrılmaz parçası oldunuz. 2'nci, 3'üncü kuşak ile birlikte artık gurbetçilerden değil, dedeleri gibi gururumuz olan gençlerden, pırıl pırıl bir nesilden bahsediyoruz. Siz birilerinin küçük gördüğü gibi, uzak durduğu gibi değil; bu ülkenin Avrupa'daki pırlanta gibi temsilcilerisiniz. Hepimizin umudu sizdedir, Avrupa'daki gençlerimizdedir. Hepinizi çok seviyoruz. Siz siyasete uzak durursanız, Avrupa'daki gençler siyasete uzak durursa Türkiye'de konserleri iptal edenler, sanatçıları sabahleyin evinden alıp sözde 'uyuşturucu kontrolü' diye onları toplum önünde küçük düşürenler, gençlerin arzu ettikleri gibi bir ülke yerine bir Orta Doğu ülkesine Türkiye'yi çevirenlerin işine geliyor. Buradan hem buradaki çok değerli Türk toplumuna, özellikle gençlere çağrıda bulunuyorum: Lütfen siyasetten uzak durmayın, sandıktan uzak durmayın. Türkiye'nin geçmişte benim iki amcamın da bindiği Sirkeci'den kalkan o tren gurbetçileri taşıyordu. Şimdi biz o gurbetçilerin torunlarıyla hasreti bitireceğiz. Ant olsun ki CHP iktidarında Avrupa Birliği'nde buluşacağız. Sınırları kaldıracağız.
"Hasret biletinin sözünü ben veriyorum size"
Hep birlikte başaracağız. AK Parti yıllarca vaatlerde bulundu, oy aldı, sırtını döndü. Oy isterken yüzü size dönüktü. Oyu verince sırtını döndünüz. Şimdi verdiği sözleri unutmayan ve seçim kazanınca kibire kapılmayan, kimseyi dışlamayan, kutuplaştırma yerine kucaklaşmaya, şeytanlaştırma yerine kardeşliği savunan güçlü, inançlı bir parti ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün partisinin 100 yıl sonraki iktidar yürüyüşü ile karşı karşıyasınız. Emin olun bütün sorunları biliyoruz. Emin olun bu sorunları ne olduğunu da nasıl çözeceğimizi de biliyoruz. Ama birileri gibi oy alana kadar yüzü dönük, oyu aldıktan sonra sırtı dönük bir anlayışımız yok. O yüzden Ekrem Başkan ilk seçimi 13 bin fark ile, ikinci seçimi 806 bin fark ile üçüncü seçimi 1 milyon 100 bin fark ile kazandı. O yüzden Mansur Yavaş girdiği seçimde yüzde 60 destek alarak Ankara'yı tekrar kazandı. Biz gelince unutan değil, aksine hizmet ettikçe tanışılan, beğenilen ve iktidarından memnun olunan bir anlayışız. İşte iktidarımızda bugün normaldekinin 4 katı, 5 katı fiyata çıkartıp uçak biletlerine Avrupa'dan Türkiye'ye gitmeyi sizlerin üzerinden bir fırsatçılığa çeviren anlayışın aksine her sene memleketine tatil için bir gelip, dönmeyi kışın en ucuz tarifeden bilet ne ise bir kere işaretleyip, yılın istediği günü kullanılacak. Hasret biletinin sözünü ben veriyorum size. Brüksel'den; Ankara'ya, İstanbul'a, Afyon'a uçmak kışın en uygun, en düşük fiyatlı bilet kaç liraysa o bilet bir kere alınacak, yılın istenildiği günü kullanılacak.
"Türkiye'ye gidince 45 bin liraya telefon kaydettirme soytarılığına son vereceğiz"
Getirdiğiniz arabalara 185 gün yurt dışı çıkışı gibi bir meseleyi çok daha akılcı, yani suistimal yollarını kapatan ama burada yıllarca çalışmış birinin Türkiye'ye gittiğinde aracını bir sefere mahsus vergisiz götürebileceği, gittiğinde aracını eşi kullanmış, kayınçosu kullanmış cezalar geliyormuş. Böyle ucuz işlerin peşini devletin bırakacağı, acil durumlarda tepene binecek değil halden anlayacak bir devlet yönetim anlayışını hayata geçireceğiz. Emeklilik konusundaki çileyi çözmek için emekli yurttaşlarımızın yurt dışında tam zamanlı çalışmasının önünü kesen uygulamayı kaldıracağız. Yurt dışında çalışanın Türkiye'de anasının hak sütü gibi helal emekli maaşına dokunmayacağız. Sizlere bakınca para makinesi gibi görüyor. 'Geldi Eurolar' diyor. Buradan aldığın telefonun parasının üzerinde bir parayla, Türkiye'ye gidince 45 bin liraya telefon kaydettirme soytarılığına son vereceğiz. Bedelli askerliği bu kadar emek ile kazanılan paraları inek sağar gibi sağan devlet anlayışından, vatandaşı vatandaşlıktan uzak düşüren anlayıştan makul bir yere çekeceğiz. Türkiye'de kaç para ise burada da o para olacak söz veriyorum. Sağlıkta sadece acile başvurursun. Yıllarca geldi burada çalıştı. El emeğe göz nuru döktü burada. Gitti Türkiye'ye. Türkiye'de hastalandı. Türkiye devleti sana bakmaz. Bu memlekete yıllarca getirdikleri dolarlarla, eurolarla, marklarla bakana kötü gününde de devlet bakacak kardeşim, ant olsun. Türkiye OECD'ye verdiği bir anlaşma ile verileri paylaşıyor. Buradaki vatandaşın Kötü niyet olmamasına rağmen tepesine devlet çöküyor. Veriyi paylaşırsan paylaş ama çifte vergilendirmeye, iki kere sigortaya, olur olmaz cezalara karşı vatandaşını da korumak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin boynunun borcudur.
Türkiye'den kariyer göçü ile buraya gelmiş olanları elbette isteriz ki dönsünler bir gün. Ama buraya gelmiş olanları 'kaçtılar, gittiler' bilmem ne diye gören düşman bir zihniyet var. Ehliyet yenilemesinde bile zulüm görüyor expatlar. Gençler, hepinize söz veriyorum: Siz Türkiye'nin ne sırtında yüksünüz, ne gittiniz diye gönlümüz kırık, burnumuz size bükük. Biz sizi Türkiye'nin gücü, Avrupa'daki temsilcileri olarak görüyoruz. Bırakın zulmetmek başımızın üstünde taşıyacağız. Hep birlikte olacağız.
"Atatürk’ün partisini iktidar yapacağız"
Burada milyonlarca vatandaşımızın sorunu çok, çözecek kimse yok. Ben yıllar önce ‘Yurtdışı Seçim Çevresi’ önerisinin altına imzayı atan ilk milletvekiliyim. Sizler karar vereceksiniz, oyunuzu atacaksınız, temsilcilerinizi Ankara’ya Meclis’e yollayacaksınız. Söz veriyoruz. Şimdi o zaman sözün sonunda bir konuda anlaşmaya varalım. Bundan sonra siyasete uzak durmak yok. Gençleri, evlatları, herkesi oy kullanabilecek şekilde motive edeceğiz. Sandıkları takip edeceğiz. Omuz omuza, kol kola verip sandığa koşacağız. Bu dertleri bitirecek Atatürk’ün partisini iktidar yapacağız. Ben 31 Mart seçimlerinde ‘Partimizin üstünde yüzde 25’lik bir cam tavan var. Bu yüzde 25’lik cam tavanı kırıp dökeceğiz’ demiştir. 31 Mart gecesi cam tavanı tuzla buz ettik ve yüzde 38’lik oyla partimizi birinci parti yaptık. Şimdi Belçika’da başımızın üzerinde yüzde 16’lık görülmez bir cam tavan var. Gün bugündür. Bundan sonra çoğalarak, birleşerek, kararlılıkla Belçika’daki cam tavanı tuzla buz etmeye var mısınız?
"Bundan sonrada Avrupa’nın her yerinde sizlerle birlikte olacağız"
Bu birbirimize duyduğumuz hasreti, gurbeti bitirip artık Türkiye’de gençler için yasaksız Türkiye, vizesiz bir Avrupa’yı inşa etmenin bir seçim meselesi olduğunu, bir sandık mesafesinde olduğunu herkes bilsin. Bugün 79 ülkeden 87 partinin CHP’nin Avrupa Birliği tam üyelik hedefini desteklediğine dair Sosyalist Enternasyonal bildirgileri mevcut. Burada temsilcileri konuşan değerli kardeş partilerimiz ve çok değerli yapılar, CHP Türkiye’yi demokrasi yolunda ilerletirse önünü açmak için sadece kardeşlik ve dayanışma vadediyorlar. Türkiye’yi bütün dünyanın kendisine düşman olduğu, kimsenin istemediği, yalnızlaştırılmış bir ülke haline sıkıştırıp, bu nefret üzerinden oy toplamaya çalışanlara inat modern dünyanın, modern Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası; yasakların yasak olduğu, sınırların ortadan kalktığı Avrupa Birliği’ne tam üye bir Türkiye için mücadeleye hazır mısınız? Hasreti bitireceğiz, güzelim memleketin güzel insanları ile burada da orada da omuz omuza, kol kola yepyeni bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz. Biz Brüksel’e şikayet etmeye de kavga etmeye de değil, dayanışmaya, moral bulmaya, güç almaya, güç vermeye geliriz. Bundan sonrada Avrupa’nın her yerinde sizlerle birlikte olacağız. Meydanlara sığmayıp taşacağız. Yarınları birlikte kuracağız. Güzel memleketimin güzel insanları hepinizi saygıyla selamlıyorum. İyi ki varsınız."